Bir tanbur iniler akşam gelince,
Ay süzülüp gökten rûha inince.
Nârin gövdesinde telleri ince.
Vurdukça mızrâbı söyler telinden.
Nice gizli aşkın bağrında sesi.
Nice ayrılığın yanık nağmesi.
Nice tadılmadık sevda busesi.
Hasret şarkıları söyler dilinden.
Bir hicran nağmesi telleri sarar.
Mâzîye seslenir, bir çâre arar.
Kaybolan yıllardan bir haber sorar.
Gece son bulurken, seher yelinden.
O eski sevdalar şimdi uykuda.
Belki de yaşıyor, mehtapta, suda.
Bir ümit gönlümde hâlâ pusuda,
Bir “belki” olsa da hasret yolundan.
Nice çile çektin durdun elimden.
Günbegün ağladın sarı telinden.
İnle ey tanburum benim dilimden.
Başka kim anlar ki, garip hâlimden ?
Bütün sırlarımı sende saklarım.
Sen, “yeter” demezsin, daha eklerim.
Canım sıkıldıkça seni yoklarım.
Başka yok ki çârem, gelmez elimden.
8-8-2006
Tanburi, ÖZCAN KORKUT