SAVAŞAN KADIN

Minicik bir kızdı başladı savaş.
Anne baba başta, buluyorken aş.
Okudu, büyüdü ve yavaş yavaş
Bir gün geldi, evlendi gelin oldu.

Ona, bir köy evi mutluluk verdi.
Kalbi, her yaraya yetişti, sardı.
Yüreği, koskoca dağlar kadardı.
Sevdiği ne varsa, o köyde kaldı.

Koca şehirde bir savaş başladı.
Üç çocuk büyüttü, aşkla besledi.
Bazen bahar oldu, bazen kışladı.
O ipek saçlara beyazlar doldu.

Bazen mutlu oldu, bazen olmadı.
Evim, yuvam dedi, başka bilmedi.
Yüzü gülse bile gönlü gülmedi.
Çalıştı didindi, kanaat kıldı.

Otuz beş yıl boyu evlilik sürdü.
Ruhundaki boşluk, hep onu yordu.
Evlendi üç çocuk, gerdeğe girdi.
Sonunda, o güzel kadın dul kaldı.

Herşey bitti sandı, savaş bitmedi.
İşim gücüm dedi, uyku tutmadı.
Kurtlar sofrasında postu satmadı.
Yaralandı ama, hep galip geldi.

Elli dokuzuna gelmişti yaşı.
Koca bir yürekle dimdikti başı.
Olmadı gönlünde bir arkadaşı.
Susuz bir çöl gibi, çiçeği soldu.

Bilse arkasında bir Tanrı vardı.
Ruhunda solmayan, gizli bahardı.
Bundan sonra gelen zamanı dardı.
Sonunda Tanrının nasîbi oldu.

Gönlüne doğarken aşkın güneşi,
Benliğini sardı, sevda ateşi.
Mutluluktu ona tapan, son eşi.
Savaş çığlıkları, geride kaldı...