Bir dilim ekmek için, musikî pazarında,
Elimde tanburumla, san’atın mezarında.
Bir çadır tiyatrosu, gönlümün nazarında,
İçimde musikîyle pençeleşip duruyor.
Ömrümü heba ettim, hem sesimle sazımla.
Günbegün cefa çektim, oğlum, karım, kızımla.
Hırsıza etti rağbet felek, gördüm gözümle,
Her zaman cebim delik kaldı mîdem kuruyor.
Bir hazine bıraktı, Bestekâr Hacı Arif.
Nasıl da oldu talan? Edilmez bile tarif.
Her gün tekrar ölürdü, sağ olsa Asım Girift.
Musikî çirkefinde nice ünler eriyor.
Hortluyor mezarında, Tanbûri Selahattin.
Kaldır ki başını gör, ey Kaynak ey Sadettin.
Kimlere kaldı meydan, nasıl bırakıp gittin?
Şimdi, at pazarında eşşekler kuduruyor.
Pantolonlu kadınlar, erkekler tuvaletli,
Baldır bacak satıyor sahnede etli etli.
Eseri yazan değil, anıranlar kıymetli.
Bir garip sazendenin hâlini, kim soruyor?
Ne şaire rağbet var, ne de bestekârına.
Simit de pahalandı, ümîdi yok yarına.
Sahneye donsuz çıkan, bakar yalnız kârına.
Efkârdan, sazın teli parmağımı yarıyor.
Garip çalar sazını, göz ile nefsi doyar.
Karşı masaya garson, viskiyle havyar koyar.
Dokunmaz ona hesap, kim bilir kimi soyar?
Felek, pot üzerine, nice potlar kırıyor.
Mızrâbım bin ah ile sazın teline vurur.
Bir damla su istesem, denizler göller kurur.
Hangi kapıya varsam, kader karşımda durur.
Ne var ki, bu yolculuk beni artık yoruyor.
Derdini anlayan yok, ben gibi inle sazım.
Musikî pazarında, san’atı zordur hazım.
Kim çeker ki çilemi, sana geçiyor nazım.
Sen çal ki, ben söyleyim, gönlüm seni sarıyor.
Musikî bir millette kalkınmanın sesidir.
Toplumun ahlâk için kalbidir, nefesidir.
Ruhlara su verecek, o pınarın tasıdır.
Pespayenin elinden, sanki zehir veriyor.
Musikîmiz kendini ehil ellerde bulsun.
Uydurma sesler, sazlar piyasadan kovulsun.
Şoför, pilot misâli, bir ehliyet verilsin.
Musikî okulları ne günlere duruyor?
Arabeskle aranjman, Türklerin malı değil.
Türk Müziği, yerlere atılan halı değil,
Atatürk emaneti, batının kulu değil.
Sahip ol, Türk Milleti, ucu sana varıyor.